Girişimsel endoskopi 20. yüzyılın önemli dönüm noktalarından biri konumundadır. Bu makale girişimsel endoskopinin gastrointestinal hastalıkların tedavisindeki rolünü değerlendirme çabasındadır. Girişimsel endoskopi gastrointestinal sistemin tubuler bölümünde gastrointestinal kanamalarda sağladığı yararlara rağmen, bu sistemin diğer pekçok hastalığında-kolonun endoskopik polipektomileri hariç klasik cerrahinin yerini alır gözükmemektedir.

Interventional endoscopy seems to be one of the majör landmarks of tvventieth century medicine. This manuscript represents an attempt to critically evaluate the role of interventional endoscopy in the management of gastrointestinal disease. In terms of the tubular gastrointestinal tract interventional endoscopy has provided substantial contributions to the management of patients with gastrointestinal hemorrhage however, attempts to replace conventional surgery in various disease states do not seem to have achieved significant and standardized advancements, except in the case of endoscopic polypectomy for large bowel polyps.

Geçtiğimiz son 20 yılda safra taşlarının tedavisinde cerrahiye alternatif olarak 3 yeni yöntem ortaya çıkmıştır. Bunlar, oral safra asitleri ile tedavi, methyl tertbutyl ether (MTBE) ile direkt eritme ve ekstrakorporeal şok dalgalarıyla litotripsidir (ESWL). Bu nonoperatif yöntemlerin her vakaya uygulanamayışı, nüks oranının yüksek oluşu, ve başarı şansının her zaman yüksek olmayışı en önemli dezavantajlarıdır. Bunların içinden uygun olgularda ESWL nin oral safra asitleri ile kombinasyonu çok taraflar bulmuş bir yöntemdir. Ancak herşeye rağmen kolesistektomi, safra kesesi taşlarının tedavisinde altın bir standart olarak yerini muhafaza etmektedir. Koledok taşlarında ise endoskopik yöntemler ve ESWL gibi non-operatif prosedürler ile oldukça başarılı sonuçlar alınmaktadır. Cerrahi tedaviye bu yöntemlerin başarılı olmadığı olgularda başvurulmaktadır.

In last 2 decades three new non-operative methods for the treatment of gallbladder stones have appeared. 1) Treatment with oral bile acids, 2) Topical application of methyl terthbutyl ether, 3) Extra corporeal shock wave lithotripsy (ESWL). These new techniques have some disadvantages in that they have only a moderate initial success rate and a high recurance rate. Also, almost 60 % of patients with cholelithiasis have one or more contraindications to these new therapıes. Although cholecystectomy is still the gold standart for the treatment of gallbladder stones. Recently ESWL plus oral bile acid treatment has found many supporters. In patients with bile duct stones, very successful results have been obtained by using endoscopic procedures and or ESWL. Surgery is only necessary in cases in which nonoperative methods are unsuccessful.

Farelerde V. Mesenterica anterior aracılığı ile portal ven kanülasyonu için basit ve emniyeti bir teknik tanımlanmaktadır. Sunulan teknik Jugular ven aracılığı ile V.kava superior kanülasyonu ile birlikte uygulanır. Her iki kanülden 2 saat ara ile kan nümunesi alınabilmiştir. Sistem ve nümune alma işlemi farelerce iyi tolere edilmiştir.

A simple and safe technique for cannulating the portal vein thurough the anterior mesenteric vein in the rat is described. The present technique is used in combination with cannulation of the superior vena cava via a jugular vein. Simultaneous, repeated blood sampling from the cannulas was successfully carried out at fixed intervals for 2hrs. The system and the sampling were well tolerated by the rats.

Ocak 1989-90 tarihleri arasında akut elbileği travması sebebi ile kliniğimize başvuran hastalardan II6 smda II9 radius distal uç kırığı tesbit edildi. Bu vakaların hepsi 15 yaşın üzerinde idi. Tesbit edilen kırıklar Colles, Smith, Barton ve Chauffeurs' diye gruplandırıldı. Her bir gruba yönelik ayrı tetkik, tedavi ve takip programı uygulandı. Vakaların oldukça büyük bir bölümünde kapalı redüksiyon ve alçı ile tesbit yöntemi kullanıldı. Gartland ve Werley puanlama sistemine göre değerlendirilen hastalarda birinci yılın sonunda %71 iyi veya mükemmel sonuç alındı. 11 vakada ise komplikasyon gelişti. Bu komplikasyonlu vakaların tedavisini takiben yapılan yeni değerlendirmede 4 vakada zayıf sonuç alındı.

II9 fractures of the distal end of the radius in II6 patients treated by closed reduction and plaster cast immobilization. In last year the type of fractures were named as Colles, Smith, Barton and Chauffers. Patients who are over 15 years old had evaluated. Each group was evaluated in a different protocol. According to the Gartland and Werley pointing system, 71 percent of the patients had a rating of good or excellent. Complications appeared in eleven cases. As a result, using of this evaluation and treatment protocol we had only four casses with poor results.

62 nefrektomili çocukta klinikopatolojik ilişkiler incelenmektedir. Tanı, olguların 22'sinde tümör, 18'inde pyelonefrit, 12'sinde hidronefroz, 5'inde travma, 4'ünde hipoplazı ve birinde hidatik kist idi. Erken tıbbi tedaviler veya konservatif girişimler birçok nefrektomileri önleyebilir. Özellikle diğer böbrek tehlikede ise nefrektomi geciktirilmemelidir.

The clinicopathological correlations have been investigated in 62 nephrectomized children. The diagnosis was kidney tumour in 22, pyelonephritis in 18, hidronephrosis in 12, trauma in 5, hypoplasia in 4, and hydatid cyst in one. Early therapy or conservative surgery may prevent some nephrectomies. The nephrectomy has to be performed rather early if there is danger to other kidney.

Bu yazıda uçyan scntral splenorenal şant ile tedavi edilmiş 23 özofagus varis kanamalı hastanın sonuçları sunulmuştur. Portal hipertansiyon nedeni 21 olguda siroz, bir hastada karaciğer fibrozisi ve bir hastada da vena porta kavernomudur. Ameliyat sonrası devrede 3 hasta (%13) kaybedilmiştir. Bu seride ameliyat sonrası izlenenlerde, ansefalopati oranı %15, nüks özofagus varis kanaması %20 bulundu. İki yıllık ömür %70 olarak saptandı.

In this article, 23 patients with bleeding esophageal varices treated with end to side central splenorenal shunt, have been reported. The causes of portal hypertension are liver cirrhosis in 23, congenital hepatic fibrosis in one and cavernomatous transformation of portal vein in another. Three patients died in the early postoperative period. Encephalopathy was observed in 15 percent, and variceal hemorrage 20 percent of patients in the follow up period. Early mortality rate was 13 percent and two years survival rate was 70 percent.

Bu çalışmada Tepecik S. S. K. Doğumevi polikliniklerine düşük, ölü doğum nedeni ile müracaat eden 96 kadın hastanın serumlarında ToxopIasma gondii, Brucella abortus ve Treponama palidum antikorları araştırıldı. ELİSA yöntemi ile T. gondii I gG antikorları 40 vaka da (%41,3) olumlu, IgM antikorları ise 3 vaka da (%3,12) olumlu bulundu. B. Abortus antikorları Wright agliitinasyon testi ile 7 vaka da (%7,28) 1/20 - 1/80 titreleri arasında olumlu bulundu. Rose-Bengal testi tüm vakalarda olumsuzdu. Sitiliz için VDRL ve Kolmer kompleman birleşme testi uygulandı. Hiçbir vakada olumluluk saptanmadı. Sonuçlarımız Toxoplazmozis ve Brucellozis enfeksiyonlarının düşük ve ölü doğumlarda önemli bir neden olduğunu göstermektedir.

We have investigate T. gondii,B. abortus and T. pallidum antibody levels in 96 sera obtaıned from women had abortus and stillbirth. 40 sera were positive for T. gondii specific IgG antibody by ELISA (%41,3) and only 3 of 96 sera were positive for T. gondii specific IgM antibody. Totally 7 of 96 sera showed positivity for abortus antibodies between 1/20 and 1/80 titers in Wright test (standart aglutination test). All of the sera were found negative for B. Abortus antibody by Rose-Bengal test. All of the sera were found negative on VDRL slide test and Kolmer Compleman Fixation test for Syphilis. These findings suggest that T. Gondii and B. Abortus infections are not infrequent in women with obstetric problems

Karaciğer eski çağlardan günümüze kadar insan yaşamında büyük bir yer almış olup, karaciğerin sağlık ve hastalık üzerindeki büyük etkisi insanları değişik inançlara götürmüştür. Mezopotamyalılar, Hititler ve Etrükslcr hayvan karaciğerlerini veya model karaciğerleri fal açmak ve gelecekten haber almak maksadiyle kullanmışlardır.

Many events in the history of man have been influenced by the liver. Babylonians and Assyrians attached great importance to "inspecting liver" of a sacrificed animal before important decision were taken. Hardly any Greek or Roman statesman or general was not influenced in his actions by the outcome of liver inspection.

Kararsız angina pectorisli iki hastaya bupivacaine ile yüksek torasik epidural anestezi uygulandı. Bu hastalarda göğüs ağrısı bütün tıbbi tedaviler uygulanmasına rağmen geçmemişti. Bupivacaine ile uygulanan anestezi göğüs ağrısını kontrol altına aldı.

High thoracic epidural aııesthesia with bupivacaine was applied to two patients with unstable angina pectoris. Chest pain was not relıeved in these patients despite a complete medical therapy. Chest pain was controlled by high thoracic epidural anesthesia

Ksantogranülomatöz pyelonefrit, çocukluk çağında ender olduğu için 5 olgu klinik ve morfolojik ayrıntıları ile sunulmuştur. En küçük olgu 5 aylık, en büyüğü ise 7 yaşındadır. Olguların üçü kliniğe üriner sistem enfeksiyonu ikisi batında kitle bulguları ile başvurdular. Nefrektomi materyellerinin histopatolojik incelemesiyle "Ksantogranülomatöz pyelonefrit" tanısı konuldu.

As far as the xanthogranulomatous form is rare among the pyelonephritis in adult and seldom in the childhood. We present five children here. The youngest case was 5 months and the oldest was 7 years old. 3 cases had semptoms of urinary infection and 2 had abdominal mass on admission to hospital. X ray studies and laboratory did not help for the diagnosis preoperatively. Histopathological examination of the nephrectomy specimens revealed "Xanthogranulomatous Pyelonephritis".

Bilateral habituel patella çıkığı bulunan bir olguda lateral gevşetme, medial daraltma ve tibial tüberkiil transplantasyonu gibi geçerli tedavi metodlarına rağmen patellanın doğal yerinde tutulamadığı görülmüştür. Bu olguda yeni bir yaklaşım ve uygulamayla interkondiler osteotomi yapılmış ve sağ diz 1 yıl, sol diz 16 ay süreyle takip edilerek olumlu sonuçları gözlenmiştir.

A bilateral habituel patella dislocation case was treated with a new application, which resist all known available treatment methods. Intercondyler femoral osteotomi was performed in addition to medial plication, lateral release and transplantation of tibial tubercle. The right knee was followed one year and the left 16 months postoperatively. The functional results were completely well.

BBT tetkiklerinde osteoma gibi görüntü veren ve bu ön tanı ile operasyona alınan, ancak histopalolojik inceleme sonuçlan "Meningotelyomatöz Meningiom" olarak bildirilen iki olgu sunulmuştur.

Two cases of meningothelimatous meningioma which were thought to be osteomas as far as the CT appearance is concerned, are presented. Oiagnosis was established by histopathological investigation.